Can YASTIOĞLU;

Adana’nın Kozan ilçesinin Acarmantaş/Bucak Köyünde doğdu, İlkokul 1.sınıfta (1989) ilk bilgisayarı olan Commodore 64′e sahip oldu (38911 Byte Free) ve ilk programcılık tecrübelerini kuzeninden aldığı ve diğerini hatırlamadığı 2 garip basic kitabı ile o bilgisayarda başladı. Kareli defterlerinin arkasında hep, kenarlarında 1,2,4,8…..256 gibi değerler olan diktörtgen alanların içini boyayarak girafikler çizdi ve onları ekrana aktarıp, for-next’ler ile bir oradan bir buradan uçurdu. Sonra Erkan Kaynak ile tanıştırıldı onu tanıyınca programlama dünyasında yalnız olmadığını anladı ve çalışmalarına onunla devam etti. Erkanın ilk yaptığı ve joistickten kontrol edilen tekme atan adamını (First Kick) görünce büyülendi. Ve sonunda ekrana farklı 7 adete kadar farklı grafik koymanın yolunu buldu. (Dünyasının değiştiği andır).

Orta 1′de saçların 3 numaradan fazla uzatılamadığı bir zamanlarda (1993-4) Commodore’dan Amiga 500′e terfi etti, jim power, turrican I-II-III, giana sisters, gods… gibi bir sürü oyunla çocukluğunu çürüttü, fantavision gibi yazılımlarda animasyonlar yapmaya çalıştı, arkadaşları ile mortal combat oynarken ölünce adam değiştiren disketide değiştirir gibi kurallar içat etti.

Sonra liseli oldu; saçları 3 numara olmaktan kurtuldu artık kırmızı gravat, mavi ceket, gri pantolon ve acıcıkta olsa saçlarının önünü uzatabiliyordu artık. Sonra sonra sakalları çıktı, hormonları asileşti, aşklara kaldı. Çok can yaktı, çok canı yandı. Hep yaktığından çok yandı.

Ama hep çok sevdi Ahmet YALNIZ’la binaların çatılarında, günısıların camlarına uzanıp çekirdek eşliğinde yıldızlara bakmayı, konuşmayı, susuşmayı çok sevdi, çok özledi. Sulama kanallarında yüzdü, bahçelerden meyvalar çaldı, siyah camlı arabalarda üçyüz-beşyüz, üçyüz-beşyüz ritimli müzikler ile akşamlara kadar piyasa yaptı.

Lise bitti, yıl 1998 olduğunda ilk PCsine kavuştu. Pentium-166, 16 MB Ram, 2.5 GB HDD, 2 Mb S3Viridge Ekran kartı olan o zamanın en iyi 2. bilgisayarı idi.

Sonra QBasic, Vb Basic, 3d Studio Max… gibi şeyler ile uğraşırken bir yandanda üniversite derdi başladı. Eski ÖYS ile bir türlü istediği yere yerleşecek kadar ders çalışmadı. Sonra ÖSS (çalışmadanda bir yerlere girebilir sınavı) ile Süleyman Demire Üniversitesi, Fen-Edebiyat fakültesi, Kimya bölümünü kazandı (1999). Gerçi 39.75 matematik neti yapmıştım :D

Üniversiteye giderken yalnız değildi yanında Kürşat ÇABUK’ta vardı, aynı yeri kazanmışlardı. Kürşat ile kaderleri orada birleşmişti! 99′u takip eden yıllarda hep paralel olaylar yaşayacaklardı; aynı zamanda “Adanadan çıkmamız lazım” deyip Adana’yı terk edecekler, aynı zamanda atanacaklar ve hep paylaşacaklardı, hep “iyiki varsın gardaş” cümlesi olacaktı hayatlarında.

Üniversite’ye geldi hayatnın belki iyi, belki kötü ama en değişik zamanlarını yaşamaya başladı ama hiç kopmadı bilgisayarından programlarından, programlamadan,,, bir sürü insan tanıdı bir çok dost edindi. Sadece sohbet ettiği değil dostları olmadı! Hayatını değiştirenler oldu arasında (Şuanki işine sahip olmasına sebep Tarık gibi)…

Üniversite bitti; Adana’ya döndü (2004); bir süre dershanede Kimya öğretmenliği yaptı, Sonra KoçNET’te bölge sorumlusu olarak görev yaptı, sonra bir grafik ajansında 3d Animasyonlar yaptı, sonra askere 307 K.D. olarak istanbula gitti.

Askerlik bitti; Nizamiyeden çıktığında nereye gideceğini bilemedi… Ne onu bekleyen bir işi vardı, ne de başka birşey… Yeniden başlamalıydı mücadele… Umutlu değildi, hevesli değildi. Sonrasında Abileriyle internet kafe açtı, Tarık KABAK onu çalıştığı üniversiteye yazılımcı olarak çağırana kadar kafeyi işletti.

Ve Mehmet Akif Ersoy Üniversitesin’de çalışmaya başladı (2006). Yeniden Ispartadaydı! Yapmaktan en çok keyif aldığı işi yapıyor, sevdiği şehirde yaşıyor, sevdiği arkadaşlarıyla birlikteydi.

4-5 ay gibi kısa bir süredei’sini bile bilmediği ingilizce sınavından başarılı oldu, kadroya geçti ve halen aynı üniversitenin bilgi işleminde Yazılım Uzmanı olarak görev yapıyor.